Kırklareli Masaj Salonu Hizmeti Ebru

Kırklareli Masaj Salonu

Kırklareli Masaj Salonu

“Canavarlara inanmıyorum elbet. Domuzcuk’un dediği

gibi, yaşam bilimseldir. Fakat bilmiyoruz, öyle değil mi? şu demek oluyor ki

mutlaka bilmiyoruz demek isterim…”

Biri bağırdı:

“Mürekkepbalığı sudan çıkamaz!”

“Çıkar!”

“Çıkamaz!”

Bir an içinde kayanın üstü, çekişen, elini kolunu sallayan

gölgelerle doldu. Yerinde oturan Ralph’a göre, aklın

egemenliği böylece çöküvermişti: vehamet, canavarlar, ateşin

her şeyden önemli olduğu mevzusunda genel bir anlaşmaya

varılmaması… İnsan her şeyi yoluna dercetmek için uğraşırken,

tartışma çığrından çıkıveriyor, yeni ve tatsız konular ön plana

geçiyordu.

Ralph yanında, alacakaranlıkta beyaz bir şey görünce, bunu

Maurice’nin elinden kaptı ve denizkabuğunu olanca gücüyle

öttürdü. Şaşkına dönen çocuklar sustular. Simon, Ralph’a

sokulmuş, elini denizkabuğunun üstüne koymuştu. Simon,

tehlikelerle dolu bir gereksinme içindeydi. İlle konuşmak

istiyordu; ama bir toplantıda mevzuşmak, korkunç geliyordu

ona.

Duraksaya duraksaya,

Kırklareli Masaj Salonu

“belki” dedi,

“bir canavar vardır

bir ihtimal.”

Toplantıdakiler, yabansı seslerle bağrıştılar. Ralph, hayretler

içinde ayağa kalktı:

“Sen mi, Simon? Sen mi inanıyorsun buna?”

Simon,

“Bilmiyorum” dedi.

Yüreği öylesine atıyordu ki, tıkanır gibiydi:

“fakat…”

Fırtına patlak verdi:

“Otur yerine!”

“Çeneni kapa!”

“Denizkabuğunu al!”

“Kes sesini!”

Ralph bağlarırdı:

“dinleyin onu! Denizkabuğu onda!”

“Demek istediğim şu… Bizlerden başka canavar yok belki…”

“Aklını kaçırmış!”

Bunu söyleyen, nezaket kurallarına aldırmayacak kadar

sarsılan Domuzcuk’tu.

Simon gene konuştu:

“bir ihtimal hepimiz bir çeşit…”

Simon, insanlığın başlıca hastalığını dile getirmek çabası

içinde, derdini anlatamaz hale geldi. Sonra birden esinlendi:

“Dünyanın en pis şeyi nedir?”

Bu soruyu izleyen anlayıştan yoksun sessizlik, Jack’ın

söylediği kaba ve etkili bir tek heceyle bozuldu. Bu tek

hecenin yarattığı huzur, cinsel hazzın doruğuna varmak şeklinde

bir şey oldu. Sallanan kütüğe gene tırmanan küçükler,

yeniden yere yuvarlandılar ve hiç aldırmadılar düşmelerine.

Avcılar, sevinç çığlıkları attılar.

Simon’un gösterdiği çaba, başına yıkılmıştı sanki.

Kahkahalar, onu kıyasıya yumruklar gibiydi. Çaresiz kaldı,

ürkerek oturduğu yere çekildi.

“Bu, bir çeşit hortlaktır demek istiyor bir ihtimal.”

Ralph, büyük şeytanminaresini havaya kaldırdı, gözlerini

kısıp karanlığa baktı. En aydınlık kalan yer, solgun kumsaldı.

Küçükler daha mı yaklaşmışlardı? Evet… Öyleydi kuşkusuz.

Ortadaki otların arasında, bedenleri sıkı sıkı